‘Hrant’ın katilleri dışarıda, Suruç aileleri içeride’

featured

Suruç Katliamının 114. ayında çok sayıda kişi Halitağa’da buluştu. Bu ay gerçekleştirilen eylemde, katliamda ölümsüzleşen 33 düş yolcusundan Kasım Deprem, Koray Çapoğlu ve Medali Barutçu’nun hayat hikayeleri paylaşıldı.

Suruç Katliamının 114. ayında çok sayıda kişi, Suruç Aileleri İnisiyatifi’nin çağrısıyla bir kez daha Halitağa’da yan yana geldi. “Kalplerimiz adalet için atsın” pankartı açılan eylemde, Suruç Katliamında yaşamını yitiren 33 düş yolcusunun fotoğrafları taşındı.

Basın açıklamasını okuyan Zeynep Tekin, bundan 114 ay önce yıkılmış bir kenti yeniden inşa etmek için yola çıkan çoğu üniversite öğrencisi yüzlerce kişinin mola verdiği Suruç’ta bombalı bir saldırıya uğradığını ifade etti. Saldırı sonucu 33 düş yolcusunun ölümsüzleştiğini, yüzlerce kişinin yaralandığını dile getiren Tekin, “Biz Suruç aileleri, yaralıları ve 33 düş yolcusunun yoldaşları olarak katliamın olduğu günden bu yana adalet mücadelemizi kesintisiz bir şekilde yürütmeye devam ediyoruz” dedi.

‘TALEPLERİMİZ YOK SAYILIYOR’
Suruç için Adalet Platformu avukatlarının katliamın aydınlatılması için 10 yıldır hukuki mücadele verdiğini belirten Tekin, şöyle devam etti: “Savcılık ve mahkemenin işi olan delilleri toplamak, bağlantıları araştırmak ve katliamın faillerini açığa çıkarmak gibi işleri yaparak mahkeme heyetine sunuyor. Gerçeğin gün gibi açık olduğu bu belgeler görmezden gelinerek talepler her seferinde yok sayılıyor. Bu belgelerden bir tanesi de Suruç katliamının azmettiricisi olan İlhami Bali ve Deniz Büyükçelebi ile ilgili. MİT’in mahkemeye gönderdiği yazı ile bu 2 firari sanığın Suriye’de oldukları kabul ediliyor, ancak mahkeme heyeti İlhami Bali ve Deniz Büyükçelebi Türkiye’ye getirilsin talebimizi gerekçe göstermeden ret ediyor.”

‘IŞİD’LİLER YARGILANSIN’
Esad rejiminin devrilmesi sonrası Türkiye ve Suriye ilişkilerinin yeni bir aşamaya geçtiğine işaret eden Tekin, şu ifadeleri kullandı: “Açık veya gizli görüşmeler yapılıyor, yeni dönemde Türkiye ve Suriye ilişkileri konuşuluyor. Yapılan bu görüşmelerde Türkiye’de yapılan katliamlarda parmağı bulunan bütün IŞİD’lilerin Türkiye’ye getirilerek yargılanmasının gündeme getirilmesini, özel olarak ise Suriye’de olduğu MİT tarafından doğrulanan ve Suriye’de Türkiye’nin hakimiyetinde olan bir kampta olduğu düşünülen İlhami Bali ve Deniz Büyükçelebinin Türkiye’ye iade edilmesinin sağlanmasını ve 9 yıldır boş olan sanık sandalyesine oturtulmasını istiyoruz.”

Tekin, bu ay katliamda yaşamını yitiren 33 düş yolcusundan Kasım Deprem, Koray Çapoğlu ve Medali Barutçu’nun hayat hikayesini paylaştı.

KASIM DEPREM: ALÇAKGÖNÜLLÜLÜĞÜYLE BİLİNİRDİ
Kasım Deprem’in hikayesi şu şekilde: “6 Aralık 1992 tarihinde Urfa’da doğdu. Aslen Suruç’lu ancak ailesi Akçakale’de yaşıyor. Kasım, Adıyaman Üniversitesi’nde Sanat Tarihi bölümünü kazanıp bir yıl okuduktan sonra tekrar sınava girdi. Harran Üniversitesi’nde 2 yıllık bir bölüm kazandı. İstediği bölüm sosyolojiydi. 2015 yılında tekrar sınava girip sosyolojiye girmeyi düşünüyordu. Annesini küçük yaşta kaybeden Kasım ablası tarafından büyütüldü. Çevresinde yardımseverliğiyle, alçakgönüllülüğüyle bilinen, sevilen bir arkadaşımız. Kobanê’de yaşananları sürekli ablasına anlatırdı. IŞİD saldırıları sırasında Suruç köylerindeki nöbet eylemlerine katıldı. Bu konuda oldukça duyarlıydı. SGDF’nin Kobeneyi yeniden inşa ediyoruz kampanyasını duyunca burada yerini aldı.”

KORAY ÇAPOĞLU: KOBANÊ’NİN SESİNE SES KATMAK İÇİN YOLA ÇIKTI
Koray Çapoğlu’nun hikayesi şu şekilde: “13 Ağustos 1982 tarihinde Üsküdar’da doğdu. İstanbul’da reklam sektörüne iş yapan bir matbaada çalışıyordu. Aslen Trabzonluydu ve kendisini devrimci Trabzonsporlu olarak tanımlıyordu. Çapoğlu, Suruç’a elinde Trabzonspor bayrağı, kolunda Trabzonspor bilekliği ile gitti. Hrant Dink’in anmasında, Gezi’de, 1 Mayıs’ta yerini aldı, ardından da Kobanê’nin sesine ses katmak için yola çıktı. Konserlere, Gezi eylemlerine, 1 Mayıs eylemlerine, Hrant Dink anmasına Trabzonspor bayrağıyla gelen Çapoğlu; Suruç’ta Trabzonspor bayrağını dalgalandırırken katledildi.”

MEDALİ BARUTÇU: KÜRTÇE ÜZERİNE ÇALIŞMALAR YAPTIĞI İÇİN BASKI GÖRDÜ
Medali Barutçu’nun hikayesi şu şekilde: “15 Haziran 1996 tarihinde Muş’un Bulanık ilçesinde doğdu. Medali Barutçu, ikinci sınıfa kadar köyde okudu.  Ailesinin Muş merkeze taşınması üzerine ilkokulu burada bitirdi. İstanbul Şile Anadolu Öğretmen Lisesini kazandı. Lisede arkadaşlarıyla örgütlü bir ortam kurup Kürtçe üzerine çalışmalar, okumalar yaptıkları için okulda gördükleri baskıya nedeniyle bu okulu bırakmak zorunda kaldı. Eğitimine Muş Anadolu Öğretmen Lisesinde devam etti. Marmara Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler bölümünü kazandı. Burada faşistlerin saldırılarına maruz kaldı. Sosyal medya üzerinden fotoğrafları paylaşılıp ölümle tehdit edildi. Saldırıya uğradıkları bir olaydan dolayı okul kendisine bir yıl uzaklaştırma verdi. Sürekli olarak kitap okuyan, ulusal mücadele üzerine çok şey yazan bir kişiydi.”

Açıklamanın ardından bir süre sessiz oturma eylemi yapıldı. Eylemde, 33 düş yolcusunun isimleri sayılarak, “Yaşıyor” denildi.

‘HRANT’IN KATİLLERİ DIŞARIDA, SURUÇ AİLELERİ İÇERİDE’
Eylemde, 19 Ocak’ın Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’in katledilmesinin yıldönümü olduğuna işaret edilerek, “Hrant Dink’in katili Ogün Samast’ın elinde tespihle adliyeden çıktığı görüntüler canımızı acıttı” denildi. Dink’in katilleri serbest bırakılırken, oğlunun mezar başında Kürtçe konuşma yapan Besra Erol’un hala tutsak olduğuna işaret edilen eylemde, “Biz Ogün Samast ve ona yardım edenlerin tekrar yargılanmasını, Hrant Dink katliamının arkasındaki bütün güçlerin açığa çıkarılmasını ve hapishanede bulunan bütün Suruç ailelerinin serbest bırakılmasını istiyoruz” denildi.

Eylem boyunca, “Suruç şehitleri ölümsüzdür”, “Suruç için adalet, herkes için adalet”, “Hrant’ın faili Suruç’un katili” sloganları atıldı.

Kaynak: ETHA