Denizli’deki ormanlık alanlarda kuvars madeni arama ruhsatına yönelik tartışmalar, çevre koruma ve ekonomik çıkarlar arasındaki gerilimi bir kez daha gözler önüne serdi. Efes Endüstri Mineralleri Sanayi ve Ticaret A.Ş.’nin Şirinköy mahallesindeki ormanlık alanda kuvars madeni arama ruhsatına karşı Büyük Menderes İnisiyatifi tarafından düzenlenen eylem, yerel halk, sivil toplum örgütleri ve siyasi partilerin desteğiyle gerçekleşti. Şirketin ruhsatının 20 Mart 2025’te sona erecek olmasına rağmen, ruhsat yenileme çabalarına karşı çıkan gruplar, Orman Bölge Müdürlüğü önünde bir basın açıklaması yaparak tepkilerini dile getirdi.
Basın açıklamasını okuyan Büyük Menderes Çevre ve Ekoloji Derneği avukatı Yağmur Yalçın, bölgedeki ormanlık alanların ekolojik önemine dikkat çekti. Yalçın, geçtiğimiz ekim ayında yaşanan ve 6 gün boyunca söndürülemeyen orman yangınına değinerek, yangın bölgesine yakın bir alanda maden arama faaliyetlerinin yürütülmesinin endişe verici olduğunu vurguladı. Şirketin 1.211 hektarlık alanda kuvars arama ruhsatı bulunduğunu ve bu alanın yangından etkilenen bölgelerin tam ortasında yer aldığını belirten Yalçın, Denizli Büyükşehir Belediyesi, Merkezefendi Belediyesi ve Orman Bölge Müdürlüğü’nün daha önce ÇED raporuna olumsuz görüş bildirmesine rağmen şirketin ruhsat almayı başardığını ifade etti.
Yalçın, İl Koruma Kurulu’nun bölgeyi “Mutlak Koruma Alanı” olarak ilan ettiğini ve su kaynaklarının bulunduğunu hatırlatarak, bu tür bağlayıcı kararlara rağmen şirketin ruhsat alabilmesinin hukuki ve ekolojik açıdan sorgulanması gerektiğini söyledi. “Ülkemizde hukuka uymayan, doğanın haklarını hiçe sayan, insan sağlığını önemsemeyen usulsüz ruhsatlar alınabiliyor” diyen Yalçın, doğal alanların korunması gerektiğini ve bu tür faaliyetlerin yerel halkın yaşam kaynaklarına zarar verdiğini vurguladı.
Eylem, çevre koruma ve doğal kaynakların sürdürülebilirliği konusunda farkındalık yaratmayı amaçlarken, yerel halk ve sivil toplum örgütleri, ormanların yalnızca birer ekonomik kaynak olarak görülmemesi gerektiğini, aynı zamanda bölgenin iklim dengesini sağlayan, yeraltı sularını besleyen ve biyolojik çeşitliliği koruyan vazgeçilmez bir değer olduğunu savunuyor. Bu tür eylemler, doğal alanların korunması ve sürdürülebilir kalkınma arasındaki dengeyi sağlamak için devam eden mücadelenin bir parçası olarak öne çıkıyor.