Toplumsal karşıtlıkların varlığına işaret etmek yetmez, bu karşıtlıkların çözümünün nasıl olacağı, hangi yol ve araçlarla gerçekleştirilebileceğinin gösterilmesinin yanında esasta hangi sınıf önderliğinde ve hangi itici güçlerle başarılabileceğinin de açıkça ortaya konulması gerekir. Siyasal amaç ve programsal niteliğe denk gelen bu açıklamalar dizisinin bilimsel sisteme oturtulması gerçekten iddiası olan her devrimci örgüt için elzemdir. Modern toplumda kapitalist sistemin siyasal sınıf erkinin niteliğinden ileri gelen baskı, sömürü ve egemenlik ağı içinde birçok muhalefet odağı mevcuttur, ama tüm bu muhalif kesimler içinde yalnızca devrimci proletarya ve öncü-önder kuvveti komünist partisi kapitalist toplum çerçevesini aşan, uzlaşmaz karşıtlıklara devrimci çözümler ortaya koyan bir öz taşır. Diğer tüm muhalif kesimler özel mülkiyet düzeninin sınırların içinde bir takım talep ve düzenlemeler ile sınırlı bir düzlemde kalırlar. Bu olgu her şeyden önce devrimci teorinin kitlelere taşıyıcı, kitlelerin örgütlenme iradesi toplanma merkezi olan proletaryanın örgütünü merkeze yerleştirir. Sınıf mücadelesinde tayin edici önemde olan bu örgüt 1840’lı yıllardan itibaren proletaryanın kurtuluş teorisini ifade eden ve gelişen Marksizm, Leninizm, Maoizm ideolojik doğru çizgisine dayanmak zorundadır. Lenin yoldaşın enternasyonal bir şiar halini almış, sözü ile ifade edilirse; “devrimci teori olmadan devrimci örgüt olmaz”!
Bu bağlamda örgüt ve örgütlenme sorunları tartışılırken, örgüte ve örgütlenmeye yön veren düşüncenin doğru olup olmadığına, yada savunulduğu var sayılan düşünce ile pratik çalışma arasındaki tutarlı bir uyum olup-olmadığına bakılması son derece önemlidir. Parti örgütlenmesi meselesinde amaç, işlev ve ilkelerin genel çerçevesinin döne döne tekrarlanması hiç kimse için gerçekten savaşçı bir partinin ortaya çıkmasına yol açmaz. Nitekim pürüzsüz ve mükemmelliyetçi ifadelerle “nasıl bir örgüt” sorusunu bilimsel olarak teorik bakımdan ortaya koydukları iddiasında olan Türkiye’de bir çok küçük-burjuva devrimci örgüt var. Ama politik meselelerde dolap beygirinin aynı eksende dönmesi gibi etrafında dönmekten ve benzer sorunlarla karşılaşmaktan bir türlü kurtulamadığına bakıldığında örgüt aracının bilimsel kavrandığından da söz edilemez. Marksist politik genel doğrular ve ilkelere uygun örgütün yaratılmasından ziyade böyle bir örgütün yaratılamamasına rağmen, varmış gibi yapılarak örgütlenme ve parti yaratılması, geliştirilmesi, sağlamlaştırılması meselesinde bu genel ilkelerin vurgulanması esasta hata ve yanlışların perdelenmesi için kullanılmaktadır. Tıpkı bir revizyonist-oportünistin Marksist, Leninist, Maoist gözükmesi gibi… Örgüt sorununda Türkiye’de neredeyse her örgütlü çevre, parti devrimci sınıf örgütü ilkelerine sadık bir zeminde kendini var ettiğini savunur. Bu konuda pekte özeleştiri yapılarak hataların kabul edilmesi ve düzeltilmesi tutumuna – istisnalar olsa da – rastlanmaz. Bizde dahil genel anlamda teorik olarak ifade edilen proletarya partisi örgütlenmesinin esasları ve ilkelerinin gerçek özüyle kavrandığını söyleyemeyiz. Örgütün yaratılması meselesinde, hatta bizim Maoist cephede son yıllarda yaşanılanlarda da görüldüğü gibi – var olan örgütün parçalanması, ayrılıklar ve ayrılıkların sonrasında devrimci olmayan tutum ve anlayışların egemenliğine bakıldığında parti sorununa yol açan küçük-burjuva düşüncenin ne derece hakim olduğunu gösterir olgulardır. Bu tasfiyeciliğin beslendiği kaynak burjuva düşüncesidir ve proletarya anlayışından uzaklaşmayı ifade eder. Dünya görüşü bakımından burjuva düşüncesinin etkisi kaçınılmaz olarak örgüt içi sorunların ele alınışı ve örgütlenme anlayışında tasfiyeciliğe neden olan sekterizm, sağ ve sol sapmalar, darbeci maceracılık, dayatmacılık, – kumandacılık da denilebilir – hile ve entrikalar, bürokratik şefcilik, disiplinsizlik, fikir özgürlüğünün bastırılması, demokratik-merkeziyetçilik ilkesinin yozlaştırılarak üst yönetici organının likitatörlerin – tasfiyecilerin – organına dönüştürülerek partinin devrimci amaçtan saptırılmasının tüm zemininin hazırlanması olgusu inkar edilemez gerçeklerdir. Bunların tümünü yaşadık. Tüm bunlar küçük-burjuva ideolojisinin örgüt içi yansımaları olduğu aşikar iken, örgüt krizlerinde ideolojik denenlerin merkeze oturtularak tartışılmaması bu anlayıştaki örgütlerde sorunların birey veya birkaç kişiye yüklenerek açıklanmaya çalışılması küçük-burjuva ideolojisinin bu örgütlerde hakimiyetinin sürdüğünün kanıtı olarak görülmeli.
Gelişmek, ilerlemek, planlanmış hedeflere ulaşmak; nihai olarak devrimci siyasal iktidarı kazanmak iddiasına sahip örgütte Marksizm, Leninizm, Maoizm ideolojisi ışığında azami ve asgari programa ve bu programı uygulayan sağlam bir bütünlüğe sahip olmanın anlamı derinden kavranmadığında bir adım dahi ilerlemeyen, çözülme ve tasfiyeden kurtulamadığı apaçık olunmasına rağmen izlenen siyasi çizginin doğru olup olmadığına bakmak istemeyen tasfiyeci tarz ne yazık ki hala güçlü eğilim olarak sürüyor.
Darbeci-maceracılıkla dönüşüme gidilen, sağcı fikirlerin dayatılması ile ayrılığa yol açan üstelikte “kongre” ilanını “gelişmenin önünde engel olanlardan kurtulduk” şeklinde sunarak dayatmacı fikirlerin yanlışlığına karşı duran yoldaşlarına “başka örgüte gidin” diyebilecek kadar pervasızlıkla “gelişmemizi kimse engelleyemez” nakaratları atanların yılardır “en önemli sorunumuz örgüttür” demeleri ve dahası beş yıl sonra bir kongreden çıkar çıkmaz hala “en büyük sorunumuz örgüt” yani “istenilen” örgütün olmaması görevlerin gerçekleştirilememesi demeye devam eden (Halkın Günlüğü örneği) örgütlerin varlığından tutalım da genel sınıf hareketinin çeşitli biçimlerde reformizmin güçlü etkisi altında olduğu Türkiye-K. Kürdistan’da mücadele yürütüyoruz ve toparlanmanın sancılı olduğu da bu bağlamda görülmeli.
Burjuva partilerde olduğu gibi, yeni kararların alınması, stratejik yönelimde dahil, programsal değişikliğe gidilmesi, örgütsel meselelerin kesin çözümlere bağlanması ve yeni hedeflerin belirlenmesi, hatalı politikalardan doğru derslerin çıkarılması bakımından gerçekten komünist olan her parti içinde en üst karar organı olarak kongre önemlidir ve çözüm platformudur. Fakat proleter devrimci siyasi çizgi ve teoriyle bu en üst çözüm platformu toplanıyorsa gerçekte devrimci bir örgüt için gelişme ve çözüm iradesi olur. Marksizm doğru çizgisinden sapılması halinde politikadaki sağcılık biçimde kendine ne kadar komünist derse desin o örgütün var olan gücünü kemirir. Nitekim ayrılığa yol açan darbeci likitatörlerin yeni oturumlarından sonra hala “örgüt sorunu en temel sorun” diyebilmeleri çizgi halini almış tasfiyeciliğe örnek oluşturmaktadır. Ama söylendiği gibi sorun örgütün olmaması sorunu değildir. Örgüte yön veren çizginin sağ siyasi hatta olmasındadır. Sürekli gerekli örgütün olmaması, yaratılamaması ve görevlerin yerine getirilememesinden şikayet edilmesi, meselenin ideolojik çizginin sağcılığında teoride değil de, pratikte yapılamamasına bağlanarak işin içinden sıyrılma “uyanıklığından” ileri gelmektedir. Böylece sağ ideolojik çizgi ile devrimci örgütün yaratılamayacağı gerçeği maskelenmektedir. Sübjektif güçte nicel ve göreli zayıflıklar bir örgütün kendi hedefleri ve programının etkin ve sistemli propagandasının yapılması, var olan gücüyle hedeflerine odaklanarak çalışması önünde engel değildir. Eğer zayıfta olsa bir örgüte sahip olan ama kongrelerden önce ve sonra sürekli olarak örgütten yakınıp, örgüt sorunu öne çıkarılıyorsa bilinmeli ki o örgütte ideolojik birliktelik olmadığı gibi, örgüt Marksist, Leninist, Maoist ideolojik doğru çizgiden yoksundur. “Teorimiz çizgimiz doğru, ama pratikte yerine getirecek örgütten yoksunuz” anlayışında ifadesini bulan papağanca tekrar özünde sağ ideolojik çizginin gizlenmesinin yöntemidir. Dersler çıkarılması bakımından dikkat çekiyoruz.
Proletarya partisini gövdesinden doğrayan darbeci likitatörlerin yıllardır sanki devrimci bir örgüte gerçekten ihtiyaçları varmış gibi ve sistemli bir şekilde istenilen örgüte sahip olamadıklarını döne döne vurgulayan ama Kaypakkaya güzergahında yol açtıkları yozlaşmaya kaynaklık eden sağ ideolojik çizgilerini gözden kaçırma çabasının ısrarla sürdürüldüğüne tanık olunmaktadır. En başından itibaren örgüt sorununa damgasını vuran küçük-burjuva ideolojik düşünüş ile yıkıcı sorunların nedenleri tarafımızdan açıklandığı gibi karşı karşıya kalınan tasfiyeciliğin pratik yönelimindeki somut savrulma durumu arabanın devrildiği yola girilmemesi, girilmiş ise biran önce bu hatalı yoldan dönülmesi gerektiğini göstermektedir. Bu geri dönüşün ancak dürüstlüğünü koruyan devrimci öğeler için mümkün olduğu bilinmektedir. Çünkü reformizm kulvarına girenler pek geri dönmez.
Örgüt sorununda darbeci tasfiyeci, ideolojide sağcılığa sapmış ilkesizliği ilke edinmiş olan bir örgütün yönetici organı tarafından istendiği kadar disiplinli, kararlı, kurallı, görevlerine odaklanmış mücadeleci bir örgüt ve örgütsel çalışma vurgusu yapılsın. Böyle devrimci bir örgüt sağcılaşmış bir önderlik ve çizgi altında yaratılamaz. Marksizm, Leninizm, Maoizm bilimsel ideolojisinden uzaklaşmış bir örgüt ancak ve ancak politikada reformculuğu benimsemiş, pasifist, disiplinsiz, laçka ve yozlaşmış bir yapı ile sistemin çarklarına sıkışmış bir odak yaratır.
Gerçek sorunların üzerinden atlanması, oportünizmin yöntemidir. Açık, net ve dürüstçe tartışmaların yürütülmesi de anın ihtiyaçlarından biridir. Genel ve bilinen doğrulara vurgular yapılarak daha fazla yozlaşmış tutum, tarz, anlayışlar gizlenemez. Sınıf hareketinde reformculuk baş tehlike olmaya devam ediyor. Türk, Kürt ve çeşitli milliyetlerden işçi sınıfı genişlemiş, büyümüştür; örgütlenmesi halinde taşıdığı büyük güç ortaya çıkacaktır. Güç kitlelerindir. “Her şeyimiz doğru uygulayan örgüt yok” gibi anlayışlarla sağ ideolojik çizgilerini gizleyenlerin aksine, nicelik olarak zayıfta olsa Marksizm, Leninizm, Maoizm doğru çizgisi ile örgütlenmiş bir kuvvet, nesnel koşullara cevap verecek düşünce ve programı doğrultusunda sebaatle çalıştığında kitleleri örgütleyebilecek ve gelişecektir.
Biz bu temelde olup bitenlerden dersler çıkarma çabamızı sürdürüyoruz. Toplumsal çelişmeler git gide keskinleşmektedir, devrimin lehine koşullardan yararlanmak ancak somut hedeflerle mücadeleyle olur. Kendimizi yenilemekten korkmamız için hiçbir neden yoktur. Çünkü proletaryanın bakış açısından önümüze çıkan tüm engellerin kararlı çalışmalar ile açılacağının bilincindeyiz…
Yorumlar kapalı.