İsrail-Hamas Çatışması ve Devrimci Tutum 

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

İsrail devlet yapılanması militarist, sömürgeci, kurumsal ırkçı, barbar ve yayılmacı bir Devlettir. Kendi dininden olmayana Nazi politikalarını uygulayan vahşi kapitalist ve faşist bir devlettir.
Hamas -komünizm ve devrim karşıtı İslamcı, gerici, faşist bir güçtür, özellikle burjuva medyası, burjuva siyasetçiler ve emperyalizm yanlısı sözde “demokrat devletler” aracılığıyla yürütülen bir kampanya, Filistin kurtuluş mücadelesi ve demokratik ve ilerici Yahudi güçlerinin dayanışmasını “Yahudi karşıtı” olarak karalamaya çalışıyor. Filistin halkının ulusal ve toplumsal kurtuluşa yönelik meşru mücadelesi, fanatik kökten-dinci örgütlerin faaliyetleriyle eş tutulmaktadır.

Bunlar arasında, Aralık 1987’nin başlarında Gazze Şeridi’nde Müslüman Kardeşler liderleri tarafından kurulan Hamas da bulunmaktadır. Müslüman Kardeşler, 1928’de açıkça, Ortadoğu’da komünistlerin önderlik ettiği ulusal ve toplumsal kurtuluş mücadelesine karşı emperyalistler tarafından kurulmuş feodal, kökten dinci ve gerici bir örgütlenmedir. Hamas kuruluşundan beri bu rolün figuranıydı ve aynı zamanda İsrail tarafından mali olarak bir süre desteklendi. FKÖ ve komünistlere karşı bir denge unsuru olarak nasıl finanse edildiği tarihsel tutumlarla ispatlıdır.

Hamas, feodal koşulları ve özellikle kadınlara yönelik baskıyı arttırmayı amaçlayan sözde “teokrasi” hedefi doğrultusunda İslam dinine yaslanarak, İŞİD vari bir islam devleti hedeflemektedir. Gazze Şeridi’nde kitlesel baskı ve devam eden kuşatma arka planına karşı, tıpkı aşırı gerici Siyonist hükümet güçlerinin sözde “terörist Filistinlilerden” devam eden tehdit senaryosu ile iktidarda kalmaya çalışması gibi, Hamas da geçici olarak nüfuz kazanmayı başardı. Gerici karşıtların tırmandırdığı savaşın faturası ezilen Filistin ve İsrail halklarına kesilmekte. Kesin rakamlar bilinmemekle beraber 20 binden fazla filistinli ve yüzlerce israilli bu çatışma ve savaşta katledilmiştir. 

Gazze Şeridi’nde Hamas ve diğer örgütler tarafından İsrailli sivillerin bombalanması 
(hiç bir şartta sivilleri katleden normal karşılanmazken) Filistin ve Yahudi proletaryası ile geniş kitleler arasındaki ayrımı derinleştirdiği için kurtuluş mücadelesine zarar verdi. Devrimci tutum, diğer ırkçılık biçimleri gibi anti-Semitizm ve Siyonizm ile de mücadele etmektir ve bu nedenle gerici-köktendinci Hamas’ı ve diğer İslamcı/Yahudi-gerici güçleri açıkça eleştirmektir. 

İsrail yayılmacılığını ve katliamlarını en çok Yahudi demokrat ve ilericilerin protesto etmesini ise ayrıca selamlamaktayız. İsrailli komünist ve devrimcilerin tavırı ise takdire şayandır. Avrupa’nın göbeğinde sokaklara, meydanlara akan, filistin ulusunun isgal karşıtı direnişine ve Filistin ulusunun yaşam hakkına sahip çıkan demokratik ilerici kitleler dünyanın geleceği için büyük umut tohumları ektiler.

Yine bu katliam ve soykırımda iki yüzlü siyasal islamcı kesim ve devletlerin gerici ve kaypak tavırları da tiksinti uyandırmakta. Müslüman kardeşlerin Türkiye seksiyonu AKP’nin bu iki yüzlü ve ticaretin ağababası tüccar siyaseti tavrı son derece mide bulandırıcıdır. Türkiye ve Kuzey Kürdistan’ın devrimci, demokratik, ilerici kesimleri bu nedenle sürekli İsraille yapılan gizli ticaret anlaşmalarını gündemde tutmakta, Gazeteci Metin Cihan’ın haberini yaptığı israil limanlarına Erdoğan ailesinin üyelerine ait gemiler tarafından yapılan lojistik desteği, döne döne siyasal islamcı çevrelere hatırlatmaktadırlar. Maoist Komünist Partisi dava tutsaklarının hapishanelerde Filistin ulusal direnişiyle dayanışma açlık grevlerine saldıran ve dava açan TC’nin siyasal islamcı iktidarının tavrı, TC Devletinin orta doğu projesini ortaya koymakta.

İkinci Dünya Savaşı’nın sona ermesinden bu yana komünistler ve diğer devrimciler, Filistin ulusal ve özgürlük mücadelesine, Filistinlilerin ve İsraillilerin haklarına saygı duyan ve halklar arasındaki dostluk ruhuna uygun adil bir çözümü savundular. Her iki ulusun özgür demokratik devletleri için, bağımsız Filistini savundular. Bugün bu, egemen bir İsrail devleti ve egemen bir Filistin devleti ile demokratik bir “iki devletli çözümü” gerektiriyor. Bu, şu anda İsraillilerin ve Filistinlilerin barış içinde bir arada yaşadığı demokratik, sosyalist bir iki devlete giden yolda en önemli adımdır.

Burada iki devletli tek çözüm, bu kadim sorunun halklar arası demokratik ulusal hak eşitliği temelinde barış içinde bir arada yaşamanın asgari gereğidir. İki devletli çözüm yerine kendi siyonist işgalci ve illaki burjuva çözümünde ısrar eden devlet aklıyla, fundamantalist gerici şeriatçı dar radikal dinci aklın, Yahudi ve Arap halklarının barışçıl birliğini esas alan demokratik devrimci bir anlayışla red edilmesi gerekir. İsrail işgal ettiği Filistin topraklarından kayıtsız şartsız geri çekilmeli, 1967 öncesi sınırlar temelinde iki devletli tek çözümde ısrar edilmelidir.

Yine son yaşanan İsrail-Hamas çatışması emperyalist 3. Dünya Savaşı provalarının ciddi evrelere girdiğinin de işaretidir, öteden beri yaşanan vekalet savaşları, Karabağ, Ukrayna, Gazze, Kürdistan ve benzeri bir çok yerde emperyalist çıkar ve paylaşım giderek yayılmakta ve paylaşım savaşları dünyayı çekilmez bir yere sürüklemekte ve tahribatı ağır bir sürece doğru yuvarlamaktadır. Tüm bu emperyalist plan ve programı ancak proleter mücadeleyi daha iyi ve yüksek örgütlemeyle boşa çıkabiliriz. Ulusların ve Halkların birbirini boğazladığı değil de kardeşçe ve eşitçe bir dünya için sokaklara çıkıp, ezilenlerin dayanışmasının büyütüldüğü gerçek enternasyonal bir bilinç ve eylemsellik gücü bunu başarır. Çok uluslu şirketlerin, sömürücü ve faşist devletlerin ve gerici faşist örgütlenmelerin planları ancak ve ancak proletrya mücadelesinin enternasyonal birliğiyle engellenir. 

Ulusları birbirine boğazlatan aç gözlü emperyalist devletler gerçeğinin de, Erdoğan rejiminin en iyi temsilcisi olduğu Mazlum Filistin halkının acılarını ticari diplomatik ranta dönüştüren politik üç kağıtçlığın da çarpıp tuzla buz olması gereken tek barikat, halkların enternasyonal mücadele birliğidir.

Kendi ulusal imtiyazlarını her şeyin üstünde tutan, sadece kendi yarasına ağlayıp, öteki ulusların haklarına ve acılarına kör ve sağır kalan dar milliyetçi yaklaşım. Revizyonist Blok’un yıkılmasıyla açılan yeni dönemin beslediği ve tahrip edip güçlendirdiği bu durum burjuva özcü yaklaşımlarla beraber ciddi bir ideolojik sorundur. Bunun panzehiri enternasyonal bilincin ısrarla savunulup sokaklardan birleşik örgütlenmelere kadar geniş bir yelpazede başlatarak, enternasyonal mücadeleyi güncel bir görev olarak değerlendirip gereği yerine getirilmelidir. 

Filistin İsrail sorununun tarihsel ve güncel kavranması için son yaşanan ve devam eden saldırılarda bu bilinç temelinde ele alınıp, soruna bu temelde müdahale edilmelidir..

Serdar Okan

Yorumlar kapalı.

Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.