Geçmişteki Geleceğimiz: Komün! 154 Yaşında

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

“18 Mart sabahı, Paris şu gökgürültüsüyle uyandı: Viva la Comune!” (*) İlk işçi iktidarı, yalnızca 72 gün süren Paris Komünü, dünyaya bu haykırışla gözlerini açtı. Bu kısa süreye rağmen, Komün, bir işçi devletinin nasıl olması gerektiğini somut bir şekilde gösterdi. Devletten devletsizliğe geçişin tek biçimi olarak işçi iktidarının ilk örneği olan Komün, burjuva devletlerin baskıcı ve sömürücü yapısına karşı, işçi sınıfının özgürleşme yolunda attığı devrimci bir adımdı. Komün, yalnızca bir yönetim biçimi değil, aynı zamanda sınıfsız, sınırsız ve özgür bir dünya kurma mücadelesinin ilk somut ifadesiydi.

Paris Komünü, burjuva devletin temel aygıtları olan düzenli ordu ve polisi ortadan kaldırarak, yerine halkın silahlandırılmasına dayanan Ulusal Muhafız’ı kurdu. Bu, devletin baskı aygıtlarının parçalanması ve halkın doğrudan iktidarının inşası yolunda atılmış devrimci bir adımdı. Burjuva devletin şiddet aygıtlarının yok edilmesi, işçi sınıfının kendi iktidarını kurmasının ilk koşuluydu. Tüm görevlilerin seçimle işbaşına gelmesi ve gerektiğinde geri alınabilmesi, burjuva devletin bürokratik ve ayrıcalıklı yapısını yıkmaya yönelik bir hamleydi. Devlet memurlarının ayrıcalıklı zümre olmaktan çıkarılması ve ücretlerinin ortalama bir işçinin ücretine eşitlenmesi, sınıfsız bir toplumun temellerini atma çabasıydı. Bu adımlar, devletin sömürücü ve baskıcı karakterinin ortadan kaldırılmasına yönelikti.

Fabrikaların işçiler tarafından yönetilmesi, eğitimin parasız ve herkese açık hale getirilmesi, işçi sınıfının kültürel ve ekonomik özgürleşmesinin önünü açtı. Komün, uluslararası burjuvazinin çıkarlarına karşı, farklı uluslardan işçilerin temsilcilerinin yönetime katılmasıyla, enternasyonalist bir perspektifin de öncüsü oldu. Komün, burjuvazinin ulusal çıkarlar adına birbirini boğazladığı bir dünyada, işçi sınıfının enternasyonal dayanışmasını somutlaştırdı. Bu, sınıf mücadelesinin ulusal sınırları aşan evrensel karakterini ortaya koydu.

Komün, bu uygulamalarıyla, burjuva devletin sömürücü ve baskıcı yapısını sarsarken, işçi sınıfının sermaye düzeninden kurtulmasının mümkün olduğunu gösterdi. Ancak, burjuvazinin öfkesi ve saldırganlığı, Komün’ün kısa sürede yıkılmasına neden oldu. Komün’ün yenilgisi, işçi sınıfına devrimci mücadelede önderliğin ve merkezi bir stratejinin ne kadar hayati olduğunu gösterdi. Komün, devlet makinesinin basitçe ele geçirilip kullanılamayacağını, onun parçalanması ve yeni bir devlet biçiminin inşa edilmesi gerektiğini kanıtladı. Burjuva devlet, işçi sınıfının özgürleşmesinin önünde bir engel olarak duruyordu ve bu engelin yıkılması, devrimci bir kopuşu gerektiriyordu.

Paris Komünü, kendi hataları ve eksiklikleri nedeniyle yıkıldı, ancak bu deneyim, işçi sınıfına paha biçilmez dersler bıraktı. İşçilerin iktidarı ele geçirdiklerinde burjuva devletin merkezini yok etmekte yetersiz kalmaları, Fransız merkez bankasını ele geçirmemeleri ve merkezi bir önderliğin eksikliği, Komün’ün yenilgisinin başlıca nedenleri arasındaydı. Komün, burjuvazinin ekonomik gücünü elinde tutmasına izin verdi ve bu onun sonunu hazırladı. Marksistler, bu deneyimden çıkardıkları derslerle, Ekim Devrimi’nin yolunu açarken, Blankistler ve Proudhoncular gibi diğer akımlar, Komün’ün yenilgisiyle birlikte tarih sahnesinden silindiler. Komün, işçi sınıfının devrimci mücadelesinde önderliğin ve ideolojik netliğin önemini bir kez daha ortaya koydu.

Lenin, Paris Komünü’nü, “19. yüzyılın en yüce proleter hareketi” olarak nitelendirdi. Komün, işçi sınıfına devrimci mücadelenin somut sorunlarını öğretti ve burjuvazinin ulusal yanılsamalarını parçaladı. Komün’ün yenilgisi, onun basit bir çılgınlık ya da sıradan bir deneyim olduğu anlamına gelmiyordu. Aksine, Komün, komünizm mücadelesinde atılmış tarihsel bir adımdı ve onun anısı, burjuvaziyi hala korkutmaya devam ediyor. Komün, işçi sınıfının iktidarını kurma yolunda atılmış ilk büyük adımdı ve bu adım, gelecekteki devrimler için bir rehber oldu.

Ekim Devrimi, Paris Komünü’nün derslerini çıkararak onu aştı ve işçi sınıfının iktidarını daha ileri bir düzeye taşıdı. Ancak, Komün’ün mirası, yalnızca geçmişte kalan bir deneyim değil, geleceğe yönelik bir rehberdir. Proletarya, bu deneyimlerden öğrenerek, sınıfsız, sınırsız ve özgür bir dünya kurma mücadelesinde ilerlemeye devam edecektir. Paris Komünü’nün yeşerttiği tohum, devrimci bir önderliğin ve enternasyonal bir mücadelenin yaratılmasıyla, burjuva dünyanın bütün pisliklerini boğacak binlerce çiçek verecektir.

Bugün, 154 yıl sonra, Paris Komünü’nün mirası, işçi sınıfının mücadelesinde hala büyük bir öneme sahiptir. Komün, sınıfsız bir dünya kurma mücadelesinde atılmış ilk büyük adımdı ve bu adım, gelecekteki devrimler için bir rehber olmaya devam ediyor. Komün’ün yenilgisi, işçi sınıfına devrimci mücadelenin zorluklarını ve gerekliliklerini gösterdi. Ancak, bu yenilgi, mücadelenin sonu değil, yeni bir başlangıcın habercisiydi. Komün, işçi sınıfının iktidarını kurma yolunda atılmış ilk adımdı ve bu adım, gelecekteki devrimler için bir rehber oldu. Komün’ün mirası, işçi sınıfının özgürleşme mücadelesinde hala canlı ve güçlü bir şekilde yaşıyor.

(*) Yaşasın Komün!

Şiyar Mercan

Bu yazı ilk olarak Öncü Partizan‘da yayımlanmıştır.

Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.