Tutuklanmasının ardından Mardin E Tipi Kadın Kapalı Hapishanesi’ne gönderilen, ardından ise ailesine ve avukatlarına haber verilmeden 26 Şubat’ta Erzincan Kadın Kapalı Hapishanesine sevk edilen Öznur Değer, tutuklanmasını “bir intikam operasyonu” olarak değerlendirdi.
Mektubunda, Özel Harekât Polislerince evine ailesinin evine yapılan baskınla kapılarının kırıldığını, darbedilerek kelepçelendiğini hatırlatan Öznur Değer, gözaltı anından hapishaneye getirilene kadar sistematik bir işkenceye maruz kaldığını ifade etti. Öznur Değer, mektubunda “Evin basılma biçiminden gözaltına alınma şekline ve tutuklanma kararına kadar sistematik bir işkence boyutu vardı. Midyat’ın intikamını bir şekilde alacaklardı. Tutuklanmam bir öç alımın ötesinde, hukuk ile izah edilecek hiçbir durum yok” ifadelerini kullandı.
Öznur Değer, mektubunda tutuklanma sürecinin bir kadının ve gazetecinin, üniformaya sığdırılan ahlaksızlığa verdiği haklı tepkiye karşı bir “intikam operasyonu olduğu” değerlendirmesini yaptı.
‘İddianame değil polis fezlekesi’
Hakkında hazırlanan ve Mardin 2’nci Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul eden iddianameyi eleştiren Öznur Değer, mektubunda, “İddianame demeye bin şahit. X hesabımdan iddianame hazırlamaya çalışmışlar. İddianame yerine ‘polis fezlekesi’ demek daha makul” diye belirtti.
Mektubunda, iddianamenin, kendisinin yaptığı haberin paylaşılması, Yeni Yaşam Gazetesi, Mezopotamya Ajansı (MA) ve JINNEWS haberleri ile öldürülen gazetecilerle ilgili paylaşımlarından oluştuğunu dile getiren Öznur Değer, suçlamanın hukuksuzluğunu, “Hukuki anlamda savunma gerektirecek hiçbir şey yok” sözleriyle özetledi.
Mektubunda, ilk duruşmanın 22 Mayıs’ta görüleceğini hatırlatan Öznur Değer, “tutuklanma kararının talimatla” olduğunu dile getirerek, kararı veren yargıçların vicdanlarının sızlamayacağını, ancak böylesi bir dosyada yargılama yapacak heyete, sabır dileğinde bulundu.
‘Hapishane tecrit sistemli bir tarzda’
Mektubunda, hapishanedeki ihlallere değinen Öznur Değer, bulunduğu hapishanenin Türkiye’nin ilk yüksek güvenlikli kadın hapishanesi olduğunu, 4 koğuşun bulunduğunu, ancak iletişim imkanlarının yok denecek kadar az olduğunu aktardı. Öznur Değer, mektubunda şu ifadeleri kullandı: “Koşulları fiziksel olarak zorlayıcı ve tamamen tecrit sistemli bir tarzda. Sohbet yok. Tek etkinlik saz kursu, onda da 6-7 arkadaş çıkabiliyor. Her koğuşta yan yana dizili 6 küçük oda var, hücre tipli ve akşam 22.00’de odaların kapısı otomatik kapanıyor. Gece başına bir şey gelse, yanı başındaki arkadaşın sana müdahale edemez. Çünkü odasında kilitli.”
Mektubunda bulunduğu hapishaneyi “Burası psikolojik baskının merkezi” diye tanımlayan Öznur Değer, “Hapishane bildiğiniz gibi. İyiye giden bir şey olmadığı gibi alfabenin tüm harflerinde açılan hapishaneler bir öncekini aratır noktada” değerlendirmesi yaptı.
Öznur Değer, mektubunda hapishanede medya erişiminin oldukça kısıtlı olduğunu, ana akım medya dışında yalnızca Halk TV’yi izleyebildiklerini de belirterek, “O yüzden kritik süreci dar olanaklarla izleyip yorumlamaya çalışıyoruz” ifadelerini kullandı.
Tüm baskılara rağmen moralli olduğunu ifade eden Öznur Değer, mektubunu şu ifadelerle sonlandırdı: “Genel olarak durumum iyi. Oldukça moralliyim. Süreci iyi değerlendirmeye çalışıyorum. Daha çok okuyorum. Yaptığımız tek şey; halkın sesini, çığlığını, isyanını duyurmak. O nedenle en büyük temennimiz halkın, toplumun özgürlükle buluşması.”