Cumartesi Anneleri 29 yıl önce Güçlükonak’ta gözaltında katledilen 11 kişi için adalet talep etti

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Cumartesi Anneleri, eylemlerinin 1.033’üncü haftasında 29 yıl önce Güçlükonak’ta gözaltında katledilen ve bedenleri ailelerine teslim edilmeyen 11 kişi için adalet taleplerini haykırdı.

Cumartesi Anneleri/İnsanları, gözaltında kaybedilen ve katledilen yakınlarının akıbetini sormak ve faillerin yargılanması talebiyle bugün 1.033’üncü kez Galatasaray Meydanı’nda bir araya geldi. Çok sayıda kayıp yakını ve insan hakları savunucusunun katıldığı eylemde 15 Ocak 1996 tarihinde Şırnak’ın Güçlükonak ilçesinde gözaltında tutulan ve bir minibüs içerisinde kurşunlanıp katledildikten sonra yakılan 11 kişi adalet istendi. Bu haftaki basın açıklamasını İHD Ankara Temsilcisi Sevil Turgut okudu.

Devletin kendi koruması altındaki insanların maruz kaldığı ağır hak ihlallerini araştırmak, hakikati ortaya çıkarmak ve adaleti sağlamakla yükümlü olduğunu hatırlatan Turgut, Türkiye’de devletin, bu yükümlülüğünü yerine getirmediği gibi, ailelerin hakikati ortaya çıkartmak için gösterdiği çabaları da engellediğini vurguladı. 

Eylemde 15 Ocak 1996 tarihinde Basa ilçesinde gözaltındaki 11 kişinin bir minibüste kurşunlanıp, yakılması ve bedenlerinin ailelerine teslim edilmemesiyle sonuçlanan Güçlükonak Katliamını anmak için bir araya geldiklerini söyleyen Turgut, “Devletin kayıtlarına da geçen Barış İçin Bir Araya Çalışma Grubu’nun raporuna göre, askerler 10-12 Ocak 1996 tarihlerinde Şırnak’ın Güçlükonak ilçesine bağlı Çevrimli ve Yatağan köylerine baskın yaptı. Abdullah İlhan, Ahmet Kaya, Ali Nas, Neytullah İlhan, Halit Kaya ve Ramazan Oruç bu baskında evlerinden gözaltına alındı. Gözaltına alınanlar, Taşkonak Jandarma Taburuna götürüldü. Ağır işkence gören altı köylü burada öldürüldü” diye belirtti.

“Ailelere teslim edilmedi, toplu gömüldü

15 Ocak 1996 tarihinde Koçyurdu köy muhtarı ve aynı zamanda korucu olan Mehmet Öner’i aradığını belirten Turgut sözlerine şöyle devam etti: “Jandarma, Mehmet Öner’i arayarak gözaltındakileri serbest bırakacaklarını, onları almak için tabura bir minibüs göndermelerini istedi. Durumdan şüphelenen Öner, sürücüyü yalnız göndermek istemedi ve korucular Hamit Yılmaz, Abdülhalim Yılmaz ve Lokman Özdemir’i de yanına alarak Ramazan Nas’ın kullandığı 56 AH 320 plakalı minibüsle Taşkonak Jandarma Taburuna gitti. Yalnızca minibüs ve sürücüsünü bekleyen askerler, tanık bırakmamak için korucuları da öldürdü. Daha önce öldürülen altı köylüyle birlikte, toplam 10 kişinin cansız bedeni minibüsün koltuklarına bağlandı, başlarına da çuval geçirildi. Ramazan Nas’ın kullandığı minibüs jandarmanın kontrolünde yola çıktı. Yol askerler tarafından trafiğe kapatıldı. Minibüs bir noktaya gelince aracın içindeki jandarmalar inerek uzaklaştı. Ardından minibüs önce silahla tarandı. Atılan roketler sonucu minibüsün içindeki 10 kişinin bedeni kömür haline geldi. Kaçmaya çalışan sürücü Ramazan Nas da taranarak öldürüldü. Adeta kül olmuş bedenler, ailelere teslim edilmedi, güvenlik güçlerince toplu halde gömüldü.” 

Türkiye’nin katliamla ilgili Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) tarafından etkin bir soruşturma yürütmediği gerekçesiyle mahkûm edildiğini belirten Turgut, konuşmasını şu sözlerle noktaladı: 1.033’üncü haftamızda adli ve siyasi makamlara sesleniyoruz: Dönemin devlet bakanı Adnan Ekmen’in, “Olayı araştırınca arkasından devlet çıktı. JİTEM’in işiydi, söyleyemedik” açıklamasıyla gündeme gelen Güçlükonak Katliamı’nın, hukuken suç olduğunu tespit etme, faillerin üzerindeki cezasızlık zırhını kaldırma ve toplumun yaşananları tüm açıklığı ile öğrenmesini sağlama görevinizi yerine getirin. Kaç yıl geçerse geçsin, Güçlükonak’ta katledilen 11 insanımız için, tüm kayıplarımız için adalet istemekten, devletin evrensel hukuk normları içinde hareket etmek zorunda olduğunu hatırlatmaktan vazgeçmeyeceğiz.