Doğanın ve hayatın nazarını elinde tutan, insanlığın yüzakı kadınlarla yeniden ve yeniden özgürlüğün, eşitliğin kapılarını aralıyoruz. Kapıları aralamakta kalmayıp, sonuna kadar açmak ve bunun savaşımını vermek zorun ve zorunluluğun bizlere dayatımıdır.
Zira, hayatın ve emeğin kutsallığını en iyi bilen aklı, gözü, ruhu, bilinci ve eli ile geleceğin mimarı olmak durumundayız. Erkek egemen özel mülkiyet sistemi insanlığın topyekun yıkımı üzerine bina edilmiş durumdadır.
Dünyamız üzerinde sürüp giden irili ufaklı haksız emperyalist kapitalist vekâlet savaş gerçeği, buna paralel yerinden yurdundan göçertilmiş ve her türlü kötülüğe maruz kalmış insanlar, neo liberal yoz, dejenere erkek kişilik gerçeği; kültürel yıkım, ekonomik buhran ve beraberinde getirdiği çöküntünün derin faturası ezilenler cephesinin en ezileni kadınlara çıkartıldığı üstü örtülemez bir hakikat olduğu açıktır. Kadın katliamının aldığı boyut ve biçim bu gerçeğin en yalın halidir. Emperyalist kapitalist sistemin zavallılaşmış anlayışıyla kölesi erkek(lerin) sistemle çelişkilerini mümkün mertebe uzlaşılır mertebeye çekerek, kadın(lara) uzlaşmazlık anlayışıyla yaklaşıp kırıma uğratılması gereken bir “tür” olduğu noktasında sistemle bütünleşmiştir.
İnsanlık yetimine karşı ilk önce kadın bilincini, emeğini yeniden şekillendirme ve örgütleme araçlarını yaratarak, çevreden genele yayma felsefesi temel ve acil görev edinilmeli. Zira, insanlığın, doğanın, hayvanın geleceği kadın bilincini ve emeğini örgütlemekten geçer. Kadın aklı örgütlendiğinde, insanlıktan azad olmuş erkek insanlaşma savaşımı içerisine girerken, kadın insanlığın ve emeğin kurtuluşu için şaha kalkar.
İlk insanın elini kullanmasıyla başlayan insanlaşma macerası ve koşulların zorunlu dayatımıyla peyder pey gelişen akıl (ki unutmayalım gelişen aklın mimarı kadındır) hayatta kalmak için emek üretkenliği ile birleştikçe bu toplulukları yönetmiştir. Doğurganlık özelliği kadının egemen olduğu toplumda özgürlüğü iken, erkek egemen özel mülkiyet sisteminde köleliği haline getirilerek toplumsal yaşamın dışına itildiği baş etkenlerden biri haline geldi.
İnsanlık tarihi faşizmin alçak piyonları Hitler ve Mussolininin kadın doğurganlığı üzerinden nasıl kölelik zihniyetleri türettiğini ve hayata geçirdiğini unutmayacak. Hele kadınlar asla! Ve bu zihniyet kaba ve inceltilmiş haliyle erkek egemen sistemin hakimiyetinde devam ediyor. İnsandaki görülmeyen kadın, erkek egemen özel mülkiyet sisteminin devamı için çocuk doğurma ve büyütme, ev içinde hizmetçi olma dışında bir anlam ifade etmemekte.
Tüm bu gerici, faşist anlayışlara rağmen, kadınlar; bin yılların birikmiş bilinci, deneyimi, aklı ve el’i kullanma ustalığı ile yaşamı yeniden örgütleme, erkek egemen özel mülkiyet ile bezeli emperyal kapitalist sistemin yarattığı çok yönlü yıkımın tersine çevrilmesinde kilit konumdadır.
Yeterki bu cevheri keşfedecek ve iyi işleyecek ustalar yetiştirelim. Kadının aklını, el’ini, doğurganlığını yeniden insalsal, toplumsal özü ve sözüyle insanlığın değişim vede kadın aklı önderliğinde dönüşümü için harekete geçelim.
Zira emperyalist kapitalizmin hayatın her alanını, doğasıyla her şey dahil, tüm canlı varlıklara zehir ettiği günümüzde kadın aklının, kalbinin kurtarıcılığı devreye sokularak tersine çevrileceği ve doğanın, insanın kurtuluşunun yolu bu akıl birikiminden, ruh ve kalpten geçeceği tartışmasızdır.
Emperyalist kapitalizmin yok ediciliğine karşı, her dilden, renkten, dinden kadınlar, insanlığın kurtuluşunun birleştirici öznesi olma zorunluluğunu bin yılların gerçeğinden süzerek günümüze taşımış ve bugün taşınan insanlık mirasının iktidar olma gerçeği komünist partisiyle bütünleşmeli ve her geçen gün biraz daha biraz daha yükseliş ivmesi gösteren sermayenin emir eri faşizme karşı harekete geçirilmeli.
Erkek egemen emperyal kapitalist sistem bekasını sürdürebilmek adına her türden gerici, katliamcı faşizan yöntemlere başvurmaktadır. Buna karşın kadınların karanlığa karşı örgütlenen aydınlık olduğu bilinciyle yaklaşılmalı ve bu minvalde politika geliştirerek her şeyden önce sınırı olmadan ezilen vede yok sayılanlara karşı öncel görevdir. Görevin ağırlığı doğru zemin üzerinde şekillendiği vakit kazanım kaçınılmaz olur.
Bu gerçekliğe yabancı değiliz. Sovyetler bu konuda muazzam deneyimler edinmiştir. Tamamı devrimci komünist politikanın ve onun pratiğinin hizmetine sunulmuştur.
Emperyal kapitalizme karşı özelde kadın kitlelerini içeren şekilde geniş bir ittifak örgütlenmeli, zira ezilenler eskinin köhnemiş zihniyetiyle yönetilmek istememektedir. O halde gericiliğe karşı insanların ortak akılda birleşeceği kardeşlik köprüsü komünist proleter kadınların önderliğinde neden başlamasın ki? Filistinde soykırıma maruz kalan kadın ve çocuklarla ortaklaşmanın önemi büyüktür. Erkek egemen emperyal kapitalizme karşı kadınların ortak aklı ve kötülüğe karşı vicdanı örgütlenmeli. Hayatı var edenin aklı ve sesi insanlığı zulme karşı birliğe, beraberliğe iter. Zira dünya yok oluşla sınanırken, yok edene karşı var edeni görmemek, atıllaştırmak insanlığa ve tarihselliğe karşı affedilmez bir suçtur. Biz kadınların aklı ve el’i birleştiğinde yeryüzünde cenneti yaratmak nasıl mümkündür görülecektir.